YOLLAR-13
- 27 Tem 2022
- 2 dakikada okunur
İNSAN BAZEN EYLÜL GİBİ SOLUR
Bayram şekeri deyince ben çocukluğumdaki halkalı şekeri farklı severim, onun tadını ve sevincini hiçbirine değişmem. Çünkü çocukluğumdaki o tadı, ellerimdeki o yapışkanlığı başka bir yerde bulamam.
Bir de söküklerimdeki kalanı, kimse bilmez. Üşüdüğüm pencere kenarını, pamuk toplayan parmak uçlarımı, çiğ tanelerini ve karıktaki bir karpuzun soluduğu anı, benden başka kim bilir?
İnsan bazen eylül gibi solur, sonunda toparlanıp gider, sonbahar güze döner.
Her insanın bir deli yanı vardır. O zaman yaklaşılmaz ona.
Bayram şekerinden başladım, çocukluğuma, ellerimdeki yapışkanlığa. O günler, o yapışkanlık yine gelse, sevincim koşup dursa, şimdi neler vermem.
Ah! O günler, kekeler durur, solur yanımda. Şu kadere bak, ömrüm bitti gider. Batıyor gün, alevinden son bir bakış yola düşer. Hasarlarım mı? Onarılmadı bekler, oysa zaman yok, geçti günler.
Anacığımın halı dokumasını zaman zaman gözlerdim, kirkit sesi hala kulaklarımda çınlar, ilmik atışını görür gibi olurum, tezgâhta seker durur zaman zaman.
Ara Güler “Yaşam size verilmiş boş bir film. Her karesini mükemmel bir biçimde doldurmaya çalışın.” Demiş. Bilmem Ara Güler doldurabildi mi? Fakat ben dolduramadım, doğru bir sözdür. 20 yıl asistanlığını yapan Fatih Aslan onunla olan yolculuğunu şöyle anlatmış.
“Ondan ışığa bakmayı, estetik duygusunu öğrendim” diyerek bir gün kendisine “Ne olacak bu fotoğraflar neden çekiyorsunuz” diye sormuş. Ara Bey gülmüş, bir şey söylememiş. Fakat yıllar sonra “fotoğrafların ne kadar önemli olduğunu anladım” demiş. “Ara Güler’i değerli kılan kültürü” diye de ilave etmiş. (1)
Anacığımın, halı dokurken bir fotoğrafı yok bende. Şimdi olsa onlara bakar, o günleri farklı anardım.
Betül Kanpolat 16 Temmuz 2021 tarihli Birgün gazetesindeki köşesinde;
“Hayatta koşar adım ilerlerken arkamızdan seslenen geçmişe pek kulak asmıyoruz. Hikâyeler ve masallar geçtiğimiz yolların kilit taşları. ‘Her dönemin ruhu ayrı’ diyerek eski anlatılara burun kıvırdığımızda iyi bir kilit taşı ustası olan zaman öfkeleniyor. Taşları yerinden oynatıyor. Takılıp düşüyor, yaralanıyoruz. Acımızdan ders çıkarmadıkça bilginin, sezginin, deneyimin onarmaya çalıştığı yaralar kabuk bağlayamadan tekrar tekrar açılıyor. Modern yaşamda dikkatlerimiz dağınık. Dünyayı oluşturan bileşenlerin yüce sadeliğini unutuyoruz. Huzurumuz kaçıyor. Yerkürenin şiirini okuyamıyoruz.” Diye yazdıktan sonra “Şiirsel olan her şey bir varış noktasını anlatır; onu bize bir anlığı gösterir” diye Borges’in sözlerine de yer vermiş. (2)
Bu yaşamda, ömür dediğimiz yol çok kısa. İnsan sonunda bu kanıya varıyor.
Bu duygular içinde, yazımı “Kırıklarım” şiirimi paylaşarak bitirmek isterim.
KIRIKLARIM
Bakışım Sessizliğim Pişmanlığım Düşer güne
Kimse bilmez Kanar durur bir yerim İçimde sarılmaz kırıklarım Geçti kaç mevsim kaç yılım
Bu fırtınadan Ne kaldı size bize Gelmez o mektuplarım Fısıldar her yer bitti diye
Artık bende Söndü dört mevsim Bahar mı yaz mı dedin? Uyanmaz tomurcuklarım
Şimdilik bekle Sonunda sen de gelirsin Birbirine benziyor bu hayat Ne kadar yaşasan da bitiyor gün
Bazen susmak çok şey anlatır. Fakat yılların yalnızlığı da insanı köpürtür, konuşmak, yazmak ister, çırpınır durur. İnsanın özledikleri, gelmeyince de dünyası karanlık olur. Yol dedik, gide gide bir sona varılır elbet. Her son, her yerde birbirine benzer.
Hasan OKURSOY 17 Temmuz 2021 Yelki
Kaynak; 1- AA. Muhabiri Çiğdem Alyanak’a 4-5-2019 tarihli anlatımından. 2- Betül Kanpolat, Unuttuğumuz ne varsa ayağımıza takılıyor, 16-7-2021 tarihli Birgün Gazetesi.
Not; Resim, Unnamed.jpg den alınmıştır.
