YAZDIKLARIMIZ ve YAZACAKLARIMIZ
- 24 Ara 2022
- 3 dakikada okunur
Yazdıklarımız, dünün, bu anın ve yaşadıklarımızın aynasıdır, ne yazarsanız yazın bu duygularınızın ortaya çıkmasıdır sonunda. Orada bıraktıklarımız bizden sonrasının izidir, bizi anlatır, bizi konuşur okuyup görenler. Bu nedenle de okuyup yazmak ihtiyaç olduğu kadar gereklidir. Okuyan insan yazmadan duramaz, güne tanık olduklarını her an, her gün mümkünse yazmalı.
Karda yürümek tatlı ılık bir düştür ve güzeldir, oradaki sesler kıtır kıtır mırıldanır durur ve bu sesler bizi bir yerlere götürür, farklı duygular yaşatır. Üzerinde yürünmemiş, karın güzelliği de bir başkadır. Her kar yağışı, hele sabahları insanı başka türlü güne sarkıtır.
Yazmak için bazen beklememeli, şu an gördüklerimiz, tanık olduklarımız satırlara geçmeli ve unutulmadan yazılmalıdır.
Kuşların daldaki sesleri, baharın portakal çiçeklerinin kokusu kayıp olmadan bizdeki duyguları resmedilmese bile güne düşmeli ve not edilmelidir.
Bu nedenle yazmak güzel ve yaşadıklarımızın izini süreceklere bir ip ucudur. Okuyanı da duygulandırmak, gördüğün güzel şeylere ulaştırmak, farklı bir duygudur.
Güne tutuşturup attıklarımızı insan söndürmemeli, yaşatmalı, iyiden güzelden yana, barışa koşmalı, kucak kucak sevgi dağıtmalı.
İnsan içindeki kuşu öldürmemeli, onu havalandırmalı, kırık kanatlı, bırakmamalı, onu gökyüzüne salmalı.
Bazen rüzgâr olup ses getirmeli, yaz sıcağında insanları serinletmeli.
Bazen de bulut olmalı, bulutlardan yağmur gibi yağmalı.
Bir dağ yolunda patikadan da yürümeli, kırlarda şarkı, türkü söyleyip dans etmeli. Çocukluğuna dönmeli.
Bazen de insanın sessizliği kapı eşiğinde birini bekler gibi çın çın öter.
Ne diyeyim, şehrin gürültüsü, aydınlığı, karanlığı ve sizde bekleyen uğultusu unutulmadan yazılmalı.
Nasır tutmuş eller, emeğin terinden doğan değer, hiç unutulmamalı, emek üzerinde oynanan oyunlar, sömürüler ve aldatmalar, günün ikindisine, akşamına kalmadan, gecikmeden yazılmalı, yoksa unutulur gider, gecenin karanlığı onları da yutar.
Daha ne anlatayım? Topraktaki tohumun patlayıp yeryüzüne çıkışını, belki hışırtısını duyamazsınız, fakat o güzellik yazılarınıza, yazdıklarınıza yansıtılmalı.
Sakın beceremedim diye söylemeyiniz, iyi kötü düşündüğünüz gibi yazınız, yeter ki yazdıklarınızla güne tanık olunuz.
Bırakın, yazdıklarınız hakkında söylenenleri, aldırmayın her yer varsın dağınık olsun, gökte ve denizde mavilik yeter size, o maviyi satırlarda anlatınız.
Kuru bir nehir olmayın, çiçekler gibi açın, kokun.
Narın içinden, ben buradayım diye bağırın.
Puslu ve sisli bir sabah olmayın, uzaklarda çiçeklere bürünmüş bayırı düşünün ve yazın.
İsterseniz söküklerinizi de anlatın, kırıklarınızdan akan yaşı da satırlara dökün. Ama yazın, kim ne der diye düşünmeden, aldırmadan güne tanıklığını unutmadan günü gününe aktarın.
Feridun Andaç, “Dil tutumumuz, düşünce yapımız, bakış açımız, dünya görüşümüz, vicdani ve ahlaki duruşumuz, tarih bilincimiz, ufuk açıcı birikimimiz.” Okurun bize ulaşmasını sağlar diye söylemiş. Zaten okuyan ve yazan kişi bu özellikleri taşır, okuduklarını ona bu özellikleri verir. Bu özellikleri taşıyan kişiyi yazmaya iten bu özellikleridir.
Her yazılan yazı, ortaya çıkarılan eser insana ve okuyanlara ve bir şey vermeği amaçlar. İyiden güzelden yana bu amaca hizmet etmeyen hiçbir yazı ve eser yeterince okunmaz.
Feridun Beyin belirttiği gibi “İnandığı, düşündüğü gibi yazmalıdır bir yazar. Bahçesinden, dilinden, duygu ve düşüncesinden ayrı düşmemelidir.”
Yazacaklarımız iyiden, güzelden yana olmalı, öyle yazmalısınız ki yazdıklarınızı okuyanlar, savaş, kavga, insanları aşağılama, sömürge gibi istenmeyen özellikte davranışlar edinmemeli. Bu davranışlardan ve sözlerden kaçınmalıdır.
Bir de insan yazdıklarında okuyana umut aşılamalı, benim gibi ölümü de yazılarında fazla dile getirmemelidir. Yazdıklarımız insanı sevmeyi özendirmelidir.
İnsanın içindeki çocuk yazdıklarımızda hep konuşup durmalıdır. Yazdıklarımız okuyucuyu hep çocukluğuna götürmelidir.
Yazdıklarınızda, güneşin doğuşunu gösteriniz, çocukların umudunu, çocuk yüzlerinden yola çıkınız. Okuyanlara sevmenin ve affetmenin güzel olduğunu aktarınız.
Çiçekleri koparmayı değil, onları koklamayı yazdıklarınızda öğretiniz.
İnsanların kayıplarında değil, kalanlarında da mutlu olacaklarını, yazdıklarınızda öğütleyiniz.
Benim yazdıklarım bu kadar mı? Daha çok var. Bu konuda başkaları da çok yazmıştır. İyiyi güzeli bulmak okumadan geçer, onları da okuyunuz, sonunda siz siz olacaksınız ve yazdıklarınız sizi anlatacaktır.
Unutmayınız, önce okuruz, sonra notlar alırız. Bu notlarımızla yani yazdıklarımızla çevremizin daha iyi farkına varırız.
Yaşarken yanlışlar da yaparız, yazdıklarınıza bunları katınız, onları da yazınız. Yanlışlar yazılsın ki okuyan o yanlışları sizin gibi yapmasın. Yazmak bu nedenle de güzeldir, okuyanları yanlışlarınızdan uzak tutar, aynı zamanda okuyanın da doğru yolda yürümesini sağlar.
Hasan OKURSOY
24 Aralık 2022
Yelki
