RAUF İNAN
- 1 Ağu 2022
- 3 dakikada okunur
GÜNLÜĞÜM; 1 Ağustos 2020 Cumartesi;
Bugün günlüğüme bayramları anımsatan bir yazı yazayım diye düşündüm. Yazar Talip Apaydın’ın “Karanlığın Kuvveti, Köy Enstitüleri Yılları” kitabında yer alan anılarından “Bayramda Çalışırız, Bayramlar İçin” isimli bir bölümü aktarmak istedim.
Bu kitabı, sanırım 1968 yaz tatilinde arkadaşım Halil’den veya İsmail’den alarak köyde okudum. Beni çok etkilemişti. Bitirinceye kadar elimden bırakmadım.
Talip Apaydın, Kıyı Dergisinin 2014 yılı, 219. sayısında yayımlanan “Akılcı Yol” başlıklı yazısında; “Akılcı olmayan yol yanlışa gidebilir. (…) İyi bir eğitimle insan beyni çok daha iyi çalışır, yaratıcı, üretici hale gelir; doğru olanı budur.” Der ve devam eder. (…) “Akılcı bilimsel laik eğitimden geçmiş insan eldeki ile yetinir mi? Daha iyisini, daha güzelini arar, ister, yaratmaya çalışır.” Diyerek sonunda “Öyle ise akılcı bilimsel eğitim. Tek çıkar yol bu!” diye yazısını bitirir.
Evet, köy enstitülerinde böyle bilime dayalı laik bir eğitim-öğretim vardı. Talip Apaydın da Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsünde böyle bir eğitim-öğretim ortamında yetişmiş. “Kurban Bayramı tam kışın ortasına rastlamıştı” diye başlar. Soğuk, kar tipi Eskişehir ovasında Papaz harmanı savururken, sular donduğundan santral çalışmıyormuş. Okulun elektriği yanmıyor, sular akmıyormuş. Üç günlük bayram tatilinde köyü yakın olanlar gitmişler. Kalan öğrenciler dersliklerde pelerinleriyle oturuyorlarmış.
Bayram sabahı okulda kampana çalmış. Müdürleri Rauf İnan merdivenlerde boz urbası ile bir heykel gibi onları bekliyormuş. “Arkadaşlar” diye söze başlamış. “Korkan insan, muhakkak yenilir ve korktuğuna yenilir” diye söylemiş.
“Bugün bayram, önce birbirimizi tebrik edeceğiz. Sonra iki işimiz var, ya içeri girip sıralara büzülüp mıymıntı mıymıntı oturacak, üç günü faydasız geçireceğiz. Yahut da kazmayı küreği alıp yurdunu düşmandan kurtarmaya koşan asker heyecanı içinde kanalı temizlemeye gideceğiz. Çünkü inanan insan soğuktan üşümez" demiş.
“Ben şimdi kazmamı küreğimi alıp kanala gidiyorum. Çünkü kanal açılınca elektriğimiz yanacak, sularımız akacak, rahat ders çalışıp okuyabileceğiz” diye söyleyip “Gelmek isteyen gelsin” diye kanala doğru yürümüş.
Altı yüz öğrencinin hepsi; “Hepimiz geleceğiz, bayramda çalışırız bayramlar için” diye bağırmış.
Santral havuzundan başlayarak onar metre arayla su kanalına dizilmişler. Kırık Kaz dağından zehir gibi esen rüzgâr onlara vız gelmiş. Adam boyundaki buz parçalarını kanaldan çıkarmışlar. Yeşilyurt köylüleri evlerinden çıkmış onlara bakıyormuş. Bu soğuk bayram günü donmadan nasıl çalıştıklarına şaşmışlar. Yakın köyden olan Azmi, köyünden onlara bazlamalar taşımış.
Çalışırken hep birlikte marşlarını söylemişler.
“Sürer eker biçeriz güvenip ötesine Milletin her kazancı milletin kesesine Toplandık baş çiftçinin Atatürk’ün sesine Toprakla savaş için ziraat cephesine Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.”
O gün kanalın yarı belini açmışlar. Ertesi gün bende kadar tamamlamışlar. Sonra merasimle suyu salmışlar. Bir bakmışlar, okulun balkonuna çakılı “Ç.K.E.” Çifteler Köy Enstitüsü yazısı çevreyi aydınlatmış.
Talip Apaydın anlatımında; “O günkü sevincimi nasıl anlatmalı? Üşümüş ellerim alkıştan ısındı, yaşa var ol seslerimiz ufukları sardı. Dünyanın en içten gelen, en coşkun bayramı o gün oldu.” Diye söylemiş.
Bir arkadaşı sevinçten kendi ellerini öpüyormuş. “Aferin ulan eller” diyormuş. Sevinçten hepsinin gözleri yaşarmış.
Okul müdürleri tümseğe çıkarak onları tebrik etmiş. “Şimdi depomuza su dolacak, banyo yanacak. “Yıkanın ve çalışıp başarmış insanların huzuru içinde uyuyun. İşte gördünüz, inanarak çalışan yapar! Amacına ulaşır! Bu heyecanla çalışmaya devam edersek, biz Türkiyeyi de yükseltebiliriz!” demiş.
İçeri girmişler, musluklardan şırıl şırıl sular akıyormuş. Birbirlerini tebrik etmişler. Unutulmaz bir bayram yaşamışlar.
İşte geçmiş bir bayram sevincini sizlere getirmek istedim. Hepinizin bayramı kutlu olsun. Köy Enstitülerinden yetişen ve aramızdan ayrılan o eğitimciler ve öğretmenlerimiz huzur içinde uyusun.
Talip Apaydın “Akılcı olmayan yol yanlışa gidebilir. (…) İyi bir eğitimle insan beyni çok daha iyi çalışır, yaratıcı, üretici hale gelir; doğru olanı budur.” Diye ne güzel söylemiş.
İşte Köy Enstitüleri böyle güzel kurumlardı. Talip Apaydın gibi güzel insanları yetiştirdi. Başlarında Rauf İnan gibi yöneticiler ve öğretmenler vardı.
Hasan OKURSOY 1 Ağustos 2020 Yelki
