top of page

İYİ ve GÜZEL

  • 3 Eki 2022
  • 2 dakikada okunur

Rüzgâr üşütür, güneş ısıtır. Doğa bir düzen içindedir. İnsan yaşadıkça gerçeği görür. Doğum varsa ölüm de vardır. Bir damla mürekkep denizde nedir? Fakat bardakta kendini gösterir, masaya veya üstünüze damlarsa lekesi kalır. Güneş varsa gölgen de olur.

Kim olursanız olun, yaşam sorunsuz değildir. Camsanız eninde sonunda kırılırsınız. Çiçekseniz solarsınız. Çocukluğunuz, gençliğiniz ve ihtiyarlığınız doğanın kanununa bağlı birbirini takip eder, doğduğunuz gibi bir gün ölüm çalar kapınızı ve gidersiniz. Sakın ateş olmayınız, sel olup yıkmayınız. İşte geldi çattı soğuklar, az az ısırmaya başlar bizi.

Bu bulaş ortamında, bunları düşünmek nereden aklıma geldi? Biriktirdiklerim hala bana bakıp güler. Şu düşündüğüne bak diye söyler. Zaman kimsede sonsuz değil, seni sana bırakmaz. Ancak eninde sonunda sende biter, zaman yeni ufuklarda, yeni seslerde yine devam eder.

İnsan gölgesini tutamaz, eksilir her gün, farkına bile varamaz. Fakat yaşlanınca o çocukluk ve gençlik aranır, durur. Zaman dediğimiz değirmende neler öğütülür, kimse bilmez.

Neden bilmem? İncelir durur gördüklerim yavaş yavaş. Sırı düşmüş bir aynadan, ne kalır geride? Nereye baksan kaçar alevinden, ne kadar çağırsan gelmez çocukluğundan.

Uzaklar hep insanın ilgisini çeker, bilinmeyen bir mıknatıstır. O merak duygusu hepimizde vardır. Gökyüzünde yıldızlar neden güzeldir? Okuduğumuz kitaplar da bir yerde bizim arkadaşımızdır. Güne tanıklık eder. Bazen raflarda konuşur durur.

Biri gelse “mutlu olmak nasıl bir şey?” diye sorsa; değişik cevaplar dökülür ortaya. Ben ise; “şu anı yaşa, değerlendirmeye bak derim, kalanlarınla dost ol, pişmanlıklarından sıyrıl” diye söyleyeceklerimi özetlerim.

Belki yaşamın bir anahtarı bu, belki değil, böyle düşünürüm.

Bedri Rahmi “Üzüm Yeşilim” şiirinde söyler.

“Gel benim üzüm yeşilim Yandaki zeytine gidelim Gel benim üzüm yeşilim Çam ağacına gidelim Zeytinin rüzgarı tir tir Çam ağacınınki pir pir Benimki oldum olası delidir”

İmgesi bol güzel bir şiirdir. İnsanı uzaklara götürür, yeşilin bin türlü çeşnisini anımsatır, Koruğun ekşiliğini, alacasındaki mayhoşluğunu, üzüme dönüşünü ve kese kâğıdında evlere gidişini gözletir. Sevgisini sevgilisini o üzüm yeşilinde başka anlatır.

“Üzümün böyle derlisi Yeşilin böyle toplusu. Gel benim üzüm yeşilim Haydi maviye gidelim Biz değmesek Mavi küser Mavi bizsiz ne halteder Gel benim üzüm yeşilim Yeşillerin en nazlısı”

Buradan bir de Karacaoğlan’ın bir türküsüne geçmek isterim.

“Bana kara diyen dilber Gözlerin kara değil mi Yüzünü sevdiren gelin Kaşların kara değil mi”

Yaşam böyle işte, sevmek başkadır, kalanı yıllar sonra anılır. Tüm kötülükler, tüm karanlıklar bir gün geçer. Geriye iyi ve güzel kalır. İyiden, güzelden yana davranışlar farklı anılır. İnsan bunları hiç yaşamamış gibi güne bakar mı? Sanmam, bir tortusu kalır, çatlağından sızar durur.


Hasan OKURSOY 3 Ekim 2020 Yelki



bottom of page