İNCİR AĞACI
- 23 Tem 2022
- 3 dakikada okunur
15 Ağustos 1974 de; Türk Hava Kuvvetlerinin ikinci hareketi başlattığında, Kıbrıs Rum Eoka Lideri “Eli silah tutacak kim varsa toplayın” diye emir vermiş. Çocuklarla birlikte 69 Türk toplanıp okula konulmuş. Ertesi gün gelen otobüslere bindirilip götürülmüşler. Bu kayıp Türkler hakkında; kimi “esir kampına”, kimi “başka bir yere” götürüldü şeklinde halk arasında söylentiler olmuş. Fakat o günden beri bu Türklerden hiç haber alınamamış. 2011 yılında “Kayıp Şahıslar Komitesi” olmadık bir yerde yetişen incir ağacını bulup incelemişler. Bu incelemelerinde bu tür inciri Taşkent Köyünde Ahmet Cemal’in yetiştirdiğini öğrenmişler. O gün de incir bahçesine gidiyorum diye köyden ayrıldığını köylüler söylemiş. Kendisinden bir daha haber alınamamış. Komite ağacın dibinde üç ceset bulmuş. DNA analizinde de bu iskeletlerin Ahmet Cemal ve iki arkadaşına ait olduğu tespit edilmiş. Daha sonra kazı genişletilerek Taşkent köylülerine ait toplu mezar da bulunmuş. Soner Yalçın, 11 Ekim 2018 tarihli Sözcü’de; “Gerçekler Ölümsüzdür” başlığı altında yazmış olduğu yazıda da bu duruma açıklık getirmiştir. Kıbrıs’ta kayıp şahıslar komitesi, 492 kayıp Türk’ten 232 sinin cesedini daha bulmuş. İşte olmadık bir yerde çıkan bu incir ağacı altında bu şehitler bulunmuş. Olayın olduğu tarihten kırk yıl sonra 15 Ağustos 2014 tarihinde incir ağacının altında toplu mezara ulaşılmış. 34 Türk DNA ve kimlik tespitinden sonra Girne’de açılan Taşkent şehitliğinde toprağa verilmiş. Aileler, geçen bu kırk yılda yakınlarının her an gelebilecekleri ümidiyle yaşamışlar ve sonunda kemiklerini toprağa vermişler. Kıbrıs adasında 1963 yılından 1974 yılına kadar yaşanan çatışmalarda 200 binden fazla kişinin yerlerinden edildiği belirtilmektedir. Kayıp Kişiler Komitesi halen 2 bin kişinin kayıp olduğunu ve araştırıldığını ifade etmektedir. Ahmet Cemal’in 87 yaşındaki kız kardeşi Münü’re hanım Hürriyet’ten Zeynep Bilgehan’a olayı daha ayrıntılı anlatmış. “Adanın güneyinde yarısı Türk, yarısı Rum bin nüfuslu Pikobu köyünde yaşıyorlarmış. 1963-1964’te küçük Türk köyleri büyüklerle birleştirilmiş, Türk Mukavemet Teşkilatında çalışan kardeşi Ahmet 10 Temmuz1974 tarihinde çıkan karışıklıkta evinden alınıp götürülmüş, 15 Temmuz’da Rumların saldırısı sonucunda da köylerine yakın olan İngiliz üssüne diğer köylülerle birlikte sığınmışlar, Diğer yerlerden gelen on bin kişiyle altı ay bu üsteki kampta yaşamışlar. Sonra uçakla Türkiye’ye gönderilmişler. Anlaşma sonucunda da Kıbrıs’a geri dönmüşler. Kendileri kurtulmuş, fakat kardeşi kurtulamamış, yıllarca yetkililerin kapısını çalmışlar, bir sonuç alamamışlar. 2011 yılında Paraklişa köyündeki bir araştırmacı dağlık alanda o yerde hiç yetişmeyen bir incir ağacı görüp şüphelenmiş. Altını kazdıklarında üç cesetle karşılaşmışlar. Kimin evinde bu ufak tip “angoriniga inciri var” diye araştırmışlar. Ahmet’in evine ve incirlerine ulaşmışlar. DNA testinde kardeşi ile uyum sağlanmış ve yıllar sonra kardeşinin cesedine kavuşmuş. Rumlar, kaçırdıkları kardeşini dağın altındaki mağaraya götürmüşler ve dinamit patlatmışlar. Patlama sonucu delinen kayadan giren güneş ışığı ile Ahmet’in midesindeki incir tohumu hayat bulup büyümüş. Kardeşinin cesedi o incir ağacı sayesinde bulunmuş.” Ben Kıbrıs’a 1974 yılından önce de gittim. Bir Pazar Lefkoşa’dan Yeşilırmak’a (Limnidi) denize gitmek için Rumların kurmuş olduğu barikatlarda, dokuz yerde arandığımı dün gibi hatırlarım. Akşam saat dokuzdan sonra dönmeyenlere kayıp diye bakarlardı. Her evde şehitlerin resminin bulunduğu bir köşe olduğunu gördüm. 1974 Barış hareketinden sonra gittiğimde ise Girne’deki çıkartma plajına yarım saatte vardım. Artık; Türk kesiminde bir özgürlük mevcuttu. Son gittiğimde ise Manavgat’tan getirilen su Kıbrıs Türk kesimine hayat vermişti. Kıbrıs barış hareketi, Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını korumak amacıyla yapılmıştır. Kıbrıs halkı, Büyük Türk milletinin ayrılmaz bir parçasıdır. Barış hareketinin başarıya ulaşmasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin payı büyüktür. Mücahitlerin de bu başarıdaki rolü küçümsenemez. Doktor Fazıl Küçük, Rauf Denktaş ve diğer arkadaşlarının bu sonuca ulaşmadaki çalışmaları unutulmaz. Yukarıda anlatılan İncir Ağacı öyküsü gibi Kıbrıs’ta başka acı öyküler de mevcut. Adada rahatsızlıklar olsa da bir devlet olmanın sağladığı faydalar büyüktür. Bu duygular içinde 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Hareketi’nin 45. Yıl dönümünü kutlarım, başarıya ulaştıran şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygı ile anarım. Huzur içinde uyusunlar. Yaşayan gazilerimize de uzun ve sağlıklı ömür diler, kendilerine şükranlarımı ve saygılarımı sunarım. 1974 Kıbrıs Barış Hareket emrini dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ve Hükümet üyeleri vermiştir. Merhum Başbakan Bülent Ecevit’i, aramızdan ayrılan Hükümet üyelerini, Komutanlarımızı, Fazıl Küçük’ü, Rauf Denktaş’ı rahmet, saygı ve minnetle anarım. 26. Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, Cumhuriyet gazetesinde çıkan yazısında belirtilen; “Doğu Akdeniz’deki Türkiye’nin ve KKTC’nin hak ve menfaatlerini savunmak ve korumak her şeyden önce Kıbrıs Barış Harekâtı’nda verilen şehitlerimize karşı bir görevdir ve borçtur.” Sözlerini de yazıma eklemek isterim.
Hasan OKURSOY 21 Temmuz 2019 Mordoğan
Not; Fotoğraf Selçuk Şamiloğlu' nun olup Hürriyet Gazetesinden alınmıştır.
