top of page

İLK GÖREV YERİM

  • 13 Ağu 2022
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 14 Ağu 2022

1965 yılı Haziran ayı sonunda Rize İlk öğretmen okulundan mezun oldum. Okul müdürümüz Hasan Gürten, atamamız yapıldığında görev yerimize daha çabuk ulaşmamız için bizden telgraf ücreti olarak 2,5 lira aldı. Temmuz ayı sonuna doğru Antalya İl’ine atandığımızı bildiren bilgi telgrafla daha çabuk bize ulaştı. Hazırlıklarımı yapıp dengimi hazırladım, yemek pişirmede sıkıntı çekmemek için gaz ocağını da tedarik edip Antalya’ya gittim. Antalya sıcak, alışmadığımız bir iklim. Akşam solmaz otelinde kaldım. Ertesi sabah İl Milli Eğitim Müdürlüğüne giderek görev yerimi öğrendim. Kaş kazasının Karadağ köyüne atanmışım. Atandığım yere gitmek için garaja gittiğimde “Kaşa salıdan salıya otobüsün olduğunu” söylediler. Bunun dışında bir araç bulmak mümkün değilmiş. Bilet almak istedim, bilet kalmadığını belirterek “Hoca senin dengin vardır, dengini araya koyalım onun üstüne oturarak gidersin” dediler. Başka çarem yoktu. Dedikleri gibi yaptım ve otobüse bindim. Elmalı’ya geldiğimde “otobüs arıza yaptı Kaşa gidemeyecek” diye söylediler. “Gazelli Bir” diye anılan Rus yapımı bir kamyona kaşa gitmek için diğer yolcularla bindik. Gömbe ’ye vardığımızda bir orman muhafaza memuru da bize katıldı. “Aha bu senin atandığın köyde fidanlık memuru” dediler. Memur “hocam bu çevrede en iyi köy orasıdır, sıcakkanlıdır, şanslısın, çok memnun kalacaksın” diye konuşarak beni sevindirdi. “Sen Kaş'a kadar gitme, oradan köye ulaşmak zor, beni Kasaba ’da bir deve sahibi ile bekleyecek bizimle birlikte gidersin” dedi. Akşam karanlığında Kasaba ’da aracımızdan indik. Deveye dengimizi yükledik. Deve sahibi, memur ve ben çakal ulumaları içinde orman yolunda dört saat yürüdük. Sabah ezanına doğru köye vardık. Fidanlık köyün dışında imiş, memur bey “hocam burada uykunu al, daha sonra seni muhtara gönderir, okulu devir teslim alırsın” dedi. Öyle yaptım, memur cibinlikli bir yatak verdi. Yorgunluktan hemen uyudum. Sabah iki genç köylü ile muhtarın evine gittik. Muhtar sabah sabah orman muhafaza memurları ile içmeye başlamış. Varır varmaz, “hocaya da içki doldurun” dedi. Ben “içmediğimi” söyledim. Muhtar içmiyorsan, bu köye gelme, kaymakam ahbabımdır, yerine içki içen başka bir öğretmen versin” dedi. Orman muhafaza memurlarından biraz ayık olanı, bir bardağa su koydu “hoca susuz içiyormuş” diye bardakları şerefe kaldırmamızı söyleyerek işi tatlıya bağladı. Okul anahtarını muhtardan alarak bir oda, mutfak ve tuvaletten oluşan okul lojmanına yerleştim. Köy bir orman köyü idi, Karadeniz köyleri gibi evler dağınık ve birbirinden uzaktı. Cumadan cumaya camide halk toplanıyormuş. Köyde bakkal falan yoktu. Benden önceki öğretmenlerin de yemek ihtiyaçlarını köylüler münavebeli olarak karşılarmış. Benim durumum da öyle oldu. Her sabah bir köylü sabah kahvaltımı lojman kapımın önüne koyuyor, akşamları da her biri münavebeli evine yemek için götürüyordu. Köylüler ormanda çalıştıklarından öğle yemeğim verilmiyor sabah kahvaltısının kırıntıları ile öğle yemeğini geçiştiriyordum. Birkaç gün sonra tomruk kamyonlarının üstünde Kaş’a gittim ve ilköğretim müdürlüğünde göreve başlama yazım yazıldı. Fakat on sekiz yaşımı tamamlamadığım için maaş alamadım. Mutemet Süleyman Bey “hocam öğretmenler arasında kurmuş olduğumuz sandıktan sana avans veririz, daha sonra alacağın maaştan bunu tenkis ederiz” dedi. Öyle yaptı. Bana maaşıma mahsuben 120 lira verdi. Kaşta öğretmen okulundan arkadaşım olan Engin Güven ile karşılaştım. Kaş'a bizden başka Mehmet Evren ile Seyfettin Sarıçam da atanmış, onları göremedim. Fakat Mehmet Evren’in atandığı köy benim köyüme yakınmış. Kaşta, Karadağlıların işlettiği otelde üç gün kaldık, Engin ile gezerek çevreyi tanıma imkanımız oldu. Engin yanında getirdiği fotoğraf makinası ile resimlerimizi çekti. O fotoğraflar o günün anısı olarak kaldı. Hasan OKURSOY 15 Aralık 2019 Yelki Not; Resimdeki birlikte olduğumuz öğretmen arkadaşım da bizim gibi yeni atanmıştı. Fotoğrafımızı Engin çekti.





bottom of page