GÜNLÜĞÜM;
- 16 Ara 2022
- 2 dakikada okunur
16 Aralık 2019 Pazartesi;
19 Temmuz 2005 tarihli günlüğümde; “Evimizin yeni misafiri mi, yeni üyesi mi desem? Eve bir üye daha katıldı. İsmi 'gümüş' bir alman kurdu. Oğlum, bizim yalnızlığımızda koruyucumuz ve eğlencemiz olsun diye bu köpeği bize aldı. Çocuklar isim bulmak için bir iki gün söyleşip durmuşlar. Sonunda “silver”den esinlenerek ismi 'gümüş' olsun demişler, böylece misafirimizin ismi bizim dışımızda çocuklar tarafından konulmuş oldu. Gümüş ismi bana yabancı değildi, çocukluğumun on dört yaşına kadar bizimle birlikte olan bir köpeğimiz vardı, onun da adı gümüştü.” Diye yazmıştım.
Daha sonra da çocukluğumun 14 yaşına kadar bizimle olan “gümüş” isimli köpeğimizin öyküsünü anlatmıştım. “Gümüş; beyaz tüylü küçük fino cinsi bir köpekti. Gerçek cinsi neydi bilmezdik. Bizimle bağa gelir, bizimle yatar, bizimle kalkardı. Bizim gediğe ondan izin almadan kimse giremezdi. Bir öğle üzeri belediye zabıta memuru Demirali, kuduz köpekle mücadele faaliyetleri içinde, onu çifte ile vurdu. Bağırışına ulaşmak istedim. Demirali 'kimse dışarı çıkmasın' diye bağırınca yerimde dondum kaldım. Çıktığımda donuk gözleri bana bakıyordu, niçin beni kurtarmadın? diye şikayet eder gibiydi. Ona çocuk ruhumun acısında bir mezar yaptım. Bütün gün ağladım.” Diye üzüntümü aktarmıştım. Bugün Alman kurdu gümüş de aramızdan ayrıldı. On gündür ayağa kalkamıyordu. Bizimle on beş yıla yakın birlikte oldu. Aslında iyi bakılması onu biraz daha fazla yaşattı. Kendi eceli ile ölsün istedim, fakat son günlerde ağrılarında inlemesine daha fazla dayanamadım. Veteriner “uyutalım” dedi. Kendi mamasını da kaç gündür yemiyordu, özel yemekler yapıp yediriyordum. Bugün öğleyin yumurta haşlayıp kendisine verdim ve yerken onu okşadım ve onunla vedalaştım. Belki beni göremiyordu, çok şaşkındı. Su da verdikten sonra yanından ayrıldım. Veteriner acı çekmemesi için anestezi verdikten sonra uyuttu. Ben de site bekçisi Yaşar efendiye bahçede bir yer kazdırdım, birlikte onu toprağa verdik. On dört yaşımın hüznü yine beni bırakmadı, gözlerim bu satırları yazarken bile hala yaşlı. Ne güzel anılar bıraktı. Eve geldiğimizde, bizim yanımıza koşar, bizimle oynardı. Çocuklar ve torunlar onu çok severdi. Sanki bizden biri idi. Bugün aramızdan ayrıldığında o günleri düşündüm. Hintli bir şair köpekler hakkında “Dilsiz hayvanın bakışında sadece akıllı olanın anlayabileceği bir konuşma saklıdır.” Der. Şairin dediği gibi onunla konuşurduk, söylediklerimize koşardı, bazen yorgunluğumuzda ilgisizliğimize havlar kuyruğunu sallardı. Onunla oynamadığımızda bizi oynamamız için dürter dururdu. Onu her zaman bahçemizde arayacağız, bakışını, sesini ve kokusunu anımsadıkça belki daha çok üzüleceğiz. Dediğim gibi onu unutmayacağız.
