GÜNLÜĞÜM;
- 28 Kas 2022
- 3 dakikada okunur
6 Ocak 2002 Pazar;
Eğitim - öğretim çok önemlidir. Bunun da ötesinde eğitim ve öğretimi verecek öğretmenin yetiştirilmesi hepsinden daha öncelikli bir konudur. Ülkelerin gelişmesinde öğretmenin önemi daha büyüktür. Ayrıca; bu alana yapılacak yatırım ve harcamalar toplumun ileride gelişmişliğini de ortaya kor. Ülkemiz; Köy Enstitüleri ile 1940 yılında aydınlığa kavuşma yolunu bulmuştu. Fakat bu yöndeki çalışmalar, bazı kesimlerce engellendi. Sonunda; o güzelim köy enstitüleri kapatılıp gitti. Kınık ilçesi eski PTT müdürü İsmail Bey; Köy Enstitüsü çıkışlı bir öğretmenin Kiraz Ören köyünde ceviz ağaçlarını yetiştirerek köylüye öncülük yaptığını ve bugün köylülerin geçim kaynağının ceviz ağaçları olduğunu anlattı. İsmail Bey “Ah diyor, eski öğretmen nerede? O öğretmenler bir daha gelmez. Şimdi iki kızımı Tıp Fakültesinde okutuyorum. İnanın İlkokul öğretmenlerinin iyi öğretim vermesi sonucunda kızlarım Tıp Fakültesinde okumaktadır” diye bu konuda farklılığı dile getiriyor. Şimdi kendi kendime soruyorum. Bugün o enstitülerin değerini yeterince bilebiliyor muyuz? Sanmam, bu konular ortaya atıldığında, o kurumlar yine kötülenecek ve o güzellikler gölgelenecektir. İsmail beyin kızlarını okutmuş olan öğretmenler de eski İlk öğretmen okulu mezunlarıydı. Onların da artık sayıları azaldı, birkaç yıl içinde hepsi emekli olurlar sanırım. Eğitim fakülteleri mezun ettiği sınıf öğretmenlerine ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda eğitim-öğretim verebildiler mi? sayıları yeterli oldu mu? Değil ki; Sayın Mehmet Sağlam'ın Milli Eğitim Bakanlığı zamanında Veteriner, Ziraat gibi işsiz yüksek okul ve fakülte mezunları öğretmen olarak atandı. Pedagojik formasyonu olmayan öğretmenler bugün insan yetiştirmek gibi güzel bir meslekte görevdeler. Bugünkü eğitimimizin sorunlarına köy enstitüsü modeli çözüm getirebilir mi? Hemen cevaplamak istersek, tartışmalı bir konu. Çünkü l940 yılının şartlarına uygun seçilmiş bir model olarak köy enstitüleri kurulmuş. 6 yaş yukarısındaki nüfusun % 78 nin okuma yazma bilmediği bir toplumda okuma-yazmanın yanında, üretimde en iyi çözümü o zamanki Maarif Vekili Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç köy enstitülerini açarak, köylerde görev yapacak köy kökenli öğrencileri yetiştirmiş ve sorunu çözmüşler. Haftada (22) saat Kültür, (11) saat Ziraat ile (11) saat Teknik dersler verilmek suretiyle PTT Müdürü İsmail Beyin anlattığı ceviz yetiştiren öğretmen yetiştirilmiş ve Ören köyüne gönderilmiş. O zor şartlarda okul binalarını dahi öğrenciler kendileri yapmıştı. Sayıları (21) e ulaşmış olan bu enstitüler şehirden uzak yerlerde kurulmuştu. Köylere okuma yazmanın da dışında götürülebilecek tüm çalışmalar öğretmenlere bir kararlılıkla verilmiş. Köy kökenli öğrenciler ülkemizin ücra yerlerinde canları pahasına çok yararlı hizmetler yapmışlardır. Bugün bu enstitülerin yeniden açılması eğitim-öğretimdeki sorunlarımızı çözecek midir? (1,5) Milyon öğrenci üniversite kapısında beklemektedir ve hiç bir ülkede benzeri bulunmayan dershane sisteminde apartman dairelerinde evcilik gibi hızlı soru çekme hüneri verilerek, öğrencilere temrinler yaptırılıyorsa, eğitim-öğretimdeki sorunlarının çözümü farklı boyutlarda ele alınması gerekmez mi? diye düşünüyorum. Bu nedenle; bugünkü eğitim-öğretimdeki sorunları köy enstitüleri modeli ile çözmek bu aşamada mümkün değildir. Öğretmen yetiştirmek ise farklı bir durum, tüm bu sorunları iyi bir öğretmen yetiştirme ile aşabileceğimize göre öğretmen yetiştirmek ulusal bir politika ile belirlenmeli ve o belirlenen kıstasları kimse değiştirmemelidir. Özellikle köy enstitülerindeki özgür eğitim felsefesi benimsenmeli, her meslek dalında yatılı pansiyonlu okullar yeniden yaygınlaştırılmalı, sosyal devlet fonksiyonu yeniden ele alınmalıdır. Öğrenciler başka yurtlarda değil devletin açtığı, kendi kontrolünde olan pansiyonlu okullarda barındırılmalı ve eğitilmelidir. Köylerde öğretmen yine aydınlanmanın merkezi olmalıdır. Taşımalı eğitim bir kenara bırakılarak köydeki okullar açılmalı, her köye yine öğretmen gönderilmelidir. Sorunlar yalnız eğitim-öğretimde mi? Buna bağlı o kadar çok sorunları var ki; Sosyal Güvenlik kurumlarından (89) Bin kişi haksız aylık almışlar. Bunun sayısı belki (400) Bini bulur diyor Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, otomasyona geçsek anında bunların üzerine gider ve ülkemiz çok şey kazanır diye belirtiyor. Kayıp (1) Katrilyonu bulur diyerek, oturumlarda işin büyüklüğünü aktarıyor. Hasan OKURSOY
