top of page

GÜNLÜĞÜM;

  • 14 Kas 2022
  • 2 dakikada okunur

16 Kasım 2018 Cuma;

15 Kasım 2018 Perşembe günü öğretmen arkadaşımız Yalçın Özcan’ı son yolculuğuna uğurladık. Facebokdaki duyuru acısına; “Yaşam çok kısa, Yalçın Özcan arkadaşımız eğitimde, siyasette ve musiki çalışmalarında unutulmayacak anılar bıraktı. Onu unutmayacağız. Allah rahmet eylesin, rahat uyusun. Camiamızın ve ailesinin başı sağ olsun.” şeklinde yorumumu yazdım. Öğrencisi Oya Özkaynak da; “Aaah Yalçın hocaaamm ah..Nur içinde yat...bakarsın bahar için, bir bakarsın yaz için...leyla için, mecnun için, için dostlarım için...bu sözlere yaptığı bestesini ilk olarak bana okutan, okulumuzda kurduğu Türk Sanat Müziği korosu sayesinde müzikle yolculuğumu başlatan ..duygu yüklü, sevgi dolu alçak gönüllü canım öğretmenim...Ruhun Şad olsun..” şeklinde yazmış Aslında Yalçın’ı en güzel bu öğrencisi anlatmış. Arkadaşımızın ardından başka ne yazabilirdi? Ertesi gün Bülent Beyi, telefonda arayarak “Yalçın'ı anılarımızda konuşalım ve anlatalım” dedim. Güzelyalı 37 sokakta Erdalın çay evinde buluştuk. Hoş sohbetten sonra Bülent anılarını anlattı. Okulda seksen öncesi, Yalçın Beyle müfettişlere denetim vermişler. O yıllar sağ-sol çatışmaları okulda yoğun yaşanırmış. Yalçın duvarda asılı olan uduna bakarak "Bülent bunu indirsek iyi olur mu?" diye sormuş. Bülent de “gerek yok daha hoşlarına gider” demiş. Müdür yardımcılarının bulunduğu odada en büyük masayı muhittin beye vermişler hatta kemer altından tabelacı ya yaptırdıkları isimlikler den birine de şef müdür yardımcısı yazdırıp muhittin beyin masasına koymuşlar. Müfettişler, sınıf defterlerini kontrol ettikten sonra imza eksikliklerinin tamamlanmasını istemişler. Onlar da “tamam efendim” diye hiç itiraz etmeden denetimde görülen diğer eksiklikleri de bir yandan tamamlamaya çalışmışlar. Fakat muhittin bey gecikmiş, müfettişler durmadan onu soruyormuş, sonunda Âdem beyden muhittin beyin yerine denetimi vermesini istemişler, müfettiş beyler de anlamamış. Akşam dersler başladıktan sonra, öğrenciler olay çıkarmış. Öğretmen arkadaşlarından Fahri Bey not vermede biraz cimri imiş, Ticari Matematik dersinden öğrencilere (0), (1) ve (2) şeklinde çok zayıf not verirmiş. Bu yüzden öğrenciler öğretmene tepkili olduklarından, bahçede “...Fahri” diye tempolu bağırmaya başlamışlar, müfettişler “kim bu Fahri bey?” dediklerinde; Bunlar da geçiştirerek, “arkadaşımız iyi bir öğretmendir, öğrenciler gündüz çalıştıklarından derslerine yeterli çalışamazlar, bu nedenle zayıf aldıklarında böyle davranırlar” diye cevap vermişler. Müdür Ramazan Bey ‘polis çağıralım’ diye söylese de Yalçın bey ile birlikte “gerek yok biz olayı yatıştırırız sınıflara girerler” diye Ramazan beyi ikna etmişler. Bülent Bey öğrencilerin arasına girerek “ayıp olmuyor mu?” falan dese de Bülent’i dikkate alan olmamış. İçlerinden elebaşı olduğunu bildiği bir öğrenciye “derslerinize girin o dersi bundan sonra ben alacağım” demiş, öğrenci “Öyle mi?” diyerek, öğrenci arkadaşlarını yatıştırmış, derslere girmişler. Fakat durumu Fahri beye nasıl açıklayacaklarını kara kara düşünmeye başlamışlar. Sonunda bir yol bulmuşlar. Fahri bey okula geldiğinde; Bülent “çok yoruluyorsun Fahri bey, istersen bu fazla dersini ben alayım” demiş. O da Bülent’in yeni öğretmem olduğunu düşünmüş olmalı ki ‘verebilir misin?’ diye sormuş, verebileceğini söyleyince “bunlar bir şey bilmez, çok yorulursun ama madem istiyorsun al öyleyse” demiş. Yalçın Bey de kendisini desteklemiş. Problemi böylece çözmüşler. Bülent anlatımını bitirdiğinde; “müfettişler uda bir şey demediler mi?” diye sordum. “Dediler” dedi. Yaşlı olanı “ut yapılan bir yer varmış, yerini biliyor musun?” diye Yalçın Beye sormuş. Yalçın da “bilmiyorum” diye cevap vermiş ve ut bahsi de böylece kapanmış. Sevgili arkadaşım, rahat uyu, seni unutmayacağız. Anılarda seni yaşatacağız.

Hasan OKURSOY


bottom of page