top of page

GÜNLÜĞÜM;

  • 24 Haz 2022
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 27 Haz 2022

14 Haziran 2022 Salı;


Bazen içimde bir yangın ve her yanımda bir duman büyür. Denizimde bir fırtına başlar, param parça olur kalırım.

Masamda kitaplarım ve bazı sayfalarda satır altlarını çizdiğim çizgiler bakar durur. Belki gün gelir, onlar da beni unutur.

Hepimizin kapanmasın sayfası, orada görünsün gülüşü. Issızlaşıp kalmasın yolları, ışıyıp dursun, selam versin gelip geçen dostları.

Her kitabın sıcaklığı farklıdır, satır satır, sayfa sayfa okunur, sıcaklığı yüzüne vurur. Bazen yalnızlığında insanı kucaklar, dostu olur.

Her yağan yağmur sele dönmez ve afet olmazsa güzeldir. Camdaki sağanak bir başka sestir, zaman zaman kendini dinletir.

“Bir Aydoğar” Malatya/Arguvan’un bir Anonim-Türküsüdür. Sanırım, “Hasan Durak ve İhsan Öztürk” tarafından derlenmiştir. Ne zaman bu türküyü dinlesem. Geceleyin doğan ayı, pencereden sızan şavkını, dağlarda üşüyen yolcuları ve yolundan şaşanları, tükenmez dertlere düşenleri anımsarım.


BİR AY DOĞAR


Bir Ay Doğar İlk Akşamdan Geceden

(Nedem Nedem Geceden)

Şavkı Vurmuş Pencereden Bacadan

(Dağlar Gışımış Yolcum Üşümüş)

Uykusuz Mu Kaldın Dünkü Geceden

(Nedem Nedem Geceden)

Uyan Uyan Yar Sinene Sar Beni


(Dağlar Gışımış Yolcum Üşümüş Nasıl Edem Ben

Dağlar Haramı Açma Yaramı Perişanım Ben)


Yüce Dağ Başından Aşırdın Beni

(Nedem Nedem Yar Beni)

Tükenmez Dertlere Düşürdün Beni

(Dağlar Gışımış Yolcum Üşümüş)

Madem Soysuz Bende Göynün Yoğudu

(Nedem Nedem Yoğudu)

Niye Doğru Yoldan Şaşırdın Beni


(Dağlar Gışımış Yolcum Üşümüş Nasıl Edem Ben

Dağlar Haramı Açma Yaramı Perişanım Ben)


Aşağıdan Gelir Eli Boş Değil

(Nedem Nedem Boş Değil)

Söylerim Söylemez Gönlüm Hoş Değil

(Dağlar Gışımış Yolcum Üşümüş)

Bir Güzeli Bir Çirkine Vermişler

(Nedem Nedem Vermişler)

Baş Yastığı Kendisine Eş Değil


Dağlar Gışımış Yolcum Üşümüş Nasıl Edem Ben

Dağlar Haramı Açma Yaramı Perişanım Ben


Bir de uzayan tren rayları ve yağmurda parlayan yüzleri, beni bir başka oyalar, o zaman uzaklara taşınırım. İnsan gençliğindeki gibi hem sevecen hem de sıcak olamaz. Mevsim değildir ki yeniden bahar olup gelsin. Yaşlanan her insan, artık derin uykuları özler, o günlerin er geç bir gün geleceğini bilir.

Her giden insanın düşleri, pişmanlıkları arkasında serili kalır ve gün gelir hepsi unutulur.

Bir de Ahmet Erhan’ın “Oğul” şiiri sanki tüm anaları ve oğulları ve o gideceğimiz günü anlatır.


OĞUL


Anne ben geldim, üstüm başım

Uzak yolların tozlarıyla perişan

Çoktan paralandı ördüğün kazak

Üzerinde yeşil nakışlar olan


Anne ben geldim, yoruldum artık

Her yolağzında kendime rastlamaktan

Hep acılı, sarhoş ve sarsak

Şiirler çırpıştıran bi adam


Kurumuş kuyunun suyu, incirin

sütü çoktan çekilmiş

Bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi

Ayrık otları, dikenler bürümüş


Kapıdaki çıngırak kararmış nemden

Atnalı ve sarmısak duruyor ama

Oğlum, mektup yaz diyen

Sesin hala kulaklarımda


Anne ben geldim, ağdaki balık

Bardaktaki su kadar umarsızım

Dizlerin duruyor mu başımı koyacak?

Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın..


Diye seslenen bu şiir de beni çok duygulandırır.


Asaf Halet Çelebi’nin “İbrahim” Şiirini, sanırım Muhsin Şener Bey Bolu turnesinde okumuştu. Bu şiiri ve yazarını o zaman çok sevmiştim. O günü ve o şiiri unutmadım.


İBRAHİM


ibrâhîm

içimdeki putları devir

elindeki baltayla

kırılan putların yerine

yenilerini koyan kim


güneş buzdan evimi yıktı

koca buzlar düştü

putların boyunları kırıldı

ibrâhîm

güneşi evime sokan kim


asma bahçelerinde dolaşan güzelleri

buhtunnasır put yaptı

ben ki zamansız bahçeleri kucakladım

güzeller bende kaldı

ibrâhîm

gönlümü put sanıp da kıran kim


Güzel şiir, güzel Türkü hiçbir zaman kayıp olmuyor. Yıllar geçse de insanın içinde ışıyıp duruyor.


Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Otuzbeş Yaş” şiiri güzeldir. Şair bu şiiri ile bir başka anılır. Fakat aşağıdaki kısa şiiri de beni bir başka büyüler ve düşündürür.


GÜN EKSİLMESİN PENCEREMDEN


Ne doğan güne hükmüm geçer,

Ne halden anlayan bulunur;

Ah aklımdan ölümüm geçer;

Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.


Ve gönül Tanrısına der ki:

– Pervam yok verdiğin elemden;

Her mihnet kabulüm, yeter ki

Gün eksilmesin penceremden!


Şair, ölümü erken düşlemiş, fakat günün pencereden de eksilmesini istememiş. Aslında son dizede yaşama isteği ve bu dünyada sevinçlerinin devam etmesini ister gibi tanrıya yalvarmış.

Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin önde gelen şairlerinden Cahit Sıtkı Tarancı, 1954 yılında kısmi felç geçirerek konuşma yetisini kaybetmiş. Ağırlaşan hastalığı neticesinde 12 Ekim 1956 tarihinde 46 yaşında vefat etmiş.

Şairlerimizi saygı ve özlemle anarız, huzur içinde uyusunlar.


Hasan Okursoy

Yelki








bottom of page