GÜNLÜĞÜM;
- 27 Eyl 2022
- 5 dakikada okunur
11 Eylül 2019 Perşembe; Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulu ilk mezunlarının 50. Yıl buluşması bu yıl Eskişehir’de 2-6 Eylül 2019 tarihleri arasında oldu. Bu buluşmamızı 3 bölümde yazarak hazırladım. 1.Gün; Eskişehir’de; 2. Gün Kütahya’da ve 3. Gün de Bilecik’te bulunduk. Son gün de Eskişehir’de görülemeyen yerleri gördük ve akşamı ayrıldık. Ayrıca bu buluşma ve gezimizi düzenleyen Yusuf Arslan, Tacettin Kemirtlenk ile Asım Üstündağ arkadaşlarımıza teşekkür etmek isterim. Onlar olmasa bu gezilerimizin bu güzellikte sürdürülebilmesi mümkün olmaz diye düşünürüm. ESKİŞEHİR 1.Gün;Eskişehir Şelale Park, Odunpazarı Evleri, Cam Sanatları ve Balmumu Müzesi ile Atlıhan’ı gezdik. Eskişehir’in ilkçağlardan beri Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine kadar tarihi izler taşımakta olduğunu Rehberimiz Orhan Gazi bey anlattı. MÖ. 14. Yüzyılda Hititliler, burada devlet kurmuşlar, 12. Yüzyılda Anadolu’ya geçmiş ve Eskişehir’e yerleşmişler. Ayrıca şehir perslerin ve Bizans’ın da hâkimiyetine girmiş. Selçuklular zamanında “Sultanönü” ismini almış, daha sonra Osmanlıların olmuş ve kurtuluş savaşımızın üç savaşı da bu şehir sınırları içinde yapılmış, Eskişehir’de ipek yolu da bu şehirden geçmiş. Böyle güzel tarihi dokusu ve tabii güzelliği olan şehirde dört dönem Belediye başkanlığı yapan Yılmaz Büyükerşen, çalışmalarıyla Avrupai bir şehir yaratmış. Şehir turistlerin akınına uğramakta. Porsuk çayı ve çevresi güzelleştirilerek bir farklı konuma gelmiş. Aynı zamanda bir Üniversite şehri olan Eskişehir, görülmeye değer güzellikleriyle bizim grubumuzun da ilgisini çekti ve bu yıl 50. Yılımızda bu şehri, Kütahya’yı ve ecdadımızın devlet kurduğu Bilecik’i gezi planımıza aldık. Hep birlikte dört gün gezdik. Eskişehir’de görülmesi gerekli yerlerden biri Odunpazarı ve evleri. Osmanlının izlerini taşıyan bu evler Türk mimarının güzel örneklerini taşımaktadır. Bu evlerin yer aldığı sokaklarda dolaşırken geçmişi yaşadık. Evlere daha çok Türkmen ve Osmanlı yaşam biçimi yansımış ve Unesco Dünya Mirasları listesine alınmış. Rehberimiz Orhan beyin anlattığına göre; Eskişehir halkı yirminci asrın başlarına kadar sıcak termal suyunu testilerde soğutarak içiyormuş. Eskişehir’e sık sık gelen Atatürk aşağı mahallede bulunan tren garında mola vermiş. Atatürk’e testide soğutulmuş termal suyu ikram edilmiş. Değişik tadı olan su Atatürk’ün hoşuna gitmemiş. O dönemin belediye başkanı olan Kamil Kaplanlı’ya talimat vererek sorunun çözümünü istemiş. 45 Km. uzaklıkta bulunan Kalabak köyü yakınlarında bulunan kaynak su elle kazılan kanallarda pik borularla 1936 yılında şehre getirilmiş. Böylece şehrin içme suyu sorunu çözülmüş. Doğan Bey, Odunpazarında heykeli de bulunan belediye başkanının bu gayretini ve Atatürk’ün buyruğu ile başarılmasını çok güzel anlattı. Odunpazarında Yılmaz Büyükerşen’i de gördük. Yılmaz bey benim 132. Dönem İzmir Ulaştırma okulundan asker arkadaşım, aynı takımda idik. İzmir’den gelirken birlikte çekilen bir resmimizi de cep telefonumdan kendisine gösterdim. Çok mutlu oldu. Hatta birlikte de odunpazarında yine bir fotoğraf çektirdik. Özel kalem müdürü daha sonra telefon ederek “hocanın bu fotoğrafı istediğini” belirtti. Bende kendisine fotoğrafı scanerden geçirterek özel kalem müdürünün adresine gönderdim. Yılmaz Büyükerşen başarılı bir belediye başkanı, üç dönem başkanlığında başarılı hizmetleriyle modern bir şehir yaratmış. Bayatçık Deresi ve kızılcık suyundan beslenen Porsuk çayı Sakarya nehrinin en uzun kolu, etrafını güzelleştirmiş, köprü ve heykelleri ile Avrupa şehirlerini aratmamakta, hiç koku yok, her yer yeşil, hatta denizi olmayan şehirde plaj yaratmış. Kafe ve restoranlar ile manzara harika. Şehirde ulaşım mükemmel tramvay hatları ihtiyaca cevap verir durumda. Doğan beyin anlattığına göre “Yılmaz Bey üniversiteye bir hat daha yaparak sorunu temelli çözmek düşüncesinde” imiş. Kaldığımız otel Bursa-Eskişehir yolu üzerinde bulunan beş yıldızlı Anemon oteli idi. Temiz ve müşteri memnuniyetimiz birkaç aksamanın dışında çok güzeldi. Cam Sanatları ve Balmumu Müzesi görülecek yerlerdendi. Atlıhan da öğle yemeğinde Balaban köfte yedik. Ben ayrıca gruptan ayrılarak hızlı bir şekilde hem fotoğraflarını çektim, hem de duygulandığım, Şair-Yazar Prof. Dr. Ataol Behramoğlu’nun yedi bin adet kitabının yer aldığı, Eskişehir odun pazarı belediyesine armağan ettiği kitaplığını odun pazarında Yağcızade Konağı’nda gördüm. El yazıları, notları ve kitapları ile aldığı berat ve nişanları beni mutlu etti. Eskişehir’de, “Balmumu Müzesi” şehrin en önemli kültürel mekânlarından biri, 1999 yılından beri belediye başkanlığı yapan Yılmaz Büyükerşen tarafından kurulmuş ve kendisi tarafından bu balmumu heykelleri yapılmış. Hepimizin ilgisini çekti, fotoğraflar çektirdik. Tüm ünlü tarihe geçmiş büyüklerimiz ile sanat ve kültürel zenginlerimize katkıları olan yazar ve sanatçıların heykelleri mevcut. Kurtuluş isimli bölümde, cumhuriyetimizin kurulmasında ve bağımsızlığımızın elde edilmesinde başrolü oynayan isimlere ait balmumu heykelleri hepimizi büyüledi. Kemal Sunal’dan Hulusi Kentmen’e kadar birçok ünlü isimlerin heykelleri var. Yakın tarihimizde görev yapan siyaset büyüklerimizin de heykelleri mevcut. Akşam yemekten sonra devre arkadaşımız eski milletvekillerinden Fahri Keskin beyi gördük. Asım ve Fikri arkadaşlarımızın ut ve kanun eşliğinde nefis Türk Sanat Müziği etkinliği bizi mutlu etti. Geçmiş günleri andık. Fahri Bey, dört yıl hiç dokunmadığı milletvekilliği maaşlarını biriktirmiş ve Sivrihisar’a bir Anadolu Lisesi yaptırmış. Bu duruma çok sevindik, arkadaşımızı kutladık. Bu akşam fotoğraflarımızı da çeken genç bir arkadaşımızı Fahri Beye sordum “okulumuzdan ayrılan Ayşe Uyanık arkadaşımızın oğlu olduğunu söyledi. Yedi yaşında annesini ve babasını kayıp etmiş. Fahri Bey kendisini telefonla çağırarak “annenin arkadaşları geldi o günleri onlarla yaşarsın” diye çağırınca gelmiş. Bu durumu öğrenince Ömer’in peşinden koşup yakaladım. Arkadaşlarımızla yine fotoğrafını bizzat ben çektim. Mutlu oldu. Daha sonra kendisinin çektiği ve annesinin siyah beyaz resimlerini bana gönderdi. Onları da ben facebookta paylaşarak yayımladım. Sonra Ömer’in ardından “Bizim okul arkadaşlığımız ne kadar mükemmel? Çocuklarımıza bile bu sevgi yansımış” diye düşündüm. Bu gezimizde mezun olduğumuzdan bu yana görmediğim rahmetli Güngör Keşci arkadaşımızın eşi Leyla Keşçi’yi de gördük. Arkadaşımızın geçmiş anısında o günleri konuşarak tekrar yaşadık.
OKUL YILLARI
Nasıl yaşadık o güzelim yılları gidenler bıraksa da hatıraları korunda ısıtıp durduk o günleri şimdi gelirler mi? çağırsak onları
koygun söyleme Naci dudağın kanar sis dağıldığı akşam nasıl yağdı kar yanlış diye yaz bizi resimlerden al
sonbaharda düşer ağaçtan yapraklar sesimizden kopar o ayaz akşamlar pencereden sarkar bir de pişmanlıklar
eninde sonunda akşamdan kaçılmaz dur söyleme Naci ağustosa çok var o saman pazarı yokuşu çıkılmaz gidenleri sorma orda acımız var?
gün gelir bizi de alır bu har ayrılık bakar yalnızlığımızdan bağırsak kim duyar? o arkadaşlardan bugünü de kırdık ömür denen handan
yaklaşıp uzaklaştık günlerimizden kuşlar gezindi ürktü seslerimizden işte o günleri ne zaman düşünsem akşama acı düştü arkadaşlarımızdan
kayıp oldu akşam günün ardından bir güvercin uçtu o yuvasından daktilo makinası da hiç kalmadı sesin bittiği yerde bizi okşayan
naci dostumuz oldu ağustos sıcak da olsa o sulara girilmez sen yine de söyle türkünü düşmeden yapraklarımız savrulmadan günümüz belki yarın günü boşa bekleriz
değil mi? nasıl geçti o yıllar yeni sevmişiz bademin içi beyaz öyle çabuk geçti ki günler bembeyaz sakın yarına bırakma o türkünü belki yarın akşam da yok gece ayaz
bizler için söylenmişti o türkü gözlerimizde umut vardı bak gidilecek uzaklarımız vardı içimizde büyüyen sevgimiz vardı
o günlerden bizde kalanları yıkasın Ankara ikindi yağmuru
yaşam ne ki? yağmur yağdı geçti bu akşam bizi birleştirdi sen anlat ve söyle türkünü
bu akşam neden böyle çok söylendim? bak kurutmadım geçen günleri yaşlansa da gönlüm aynaya küsmedi
Talat Paşa yokuşundan çıkmayı özledi
biraz hüzün biraz yalnızlık var akşama da sitem etmedi böyle çok söylendi?
Hasan Okursoy
O günlerimizi bu şiirimle de tekrar anmak istedim. Aramızdan ayrılan Öğretmenlerimize ve arkadaşlarımıza rahmet dilerim. Huzur içinde uyusunlar, onları unutmadık, anılarında onları aramızda yine yaşattık.

