top of page

GÜNLÜĞÜM

  • 20 Ağu 2022
  • 1 dakikada okunur

7 Aralık 2008 Pazar; Bugün Şirinyer’de oturan annemden dönerken otobüste yanıma, ceketinin yakasında Atatürk Rozeti bulunan benim yaşımda sandığım bir yolcu oturdu. Fahrettin Altay’a kadar olan yolculuğumda onunla konuşmaktan keyif aldım İsmet Bey dökümcülükten, eşi de dışarıdan ödeyerek Bağ kurdan emekli olmuş. Üç çocukları ile mutlu bir yaşam sürmüşler. İsmet Bey yaşını göstermiyor. 80 yaşında olduğunu söyledi. Ben de “nazar değmesin” diye otobüsün pencere camına vurdum. İnciraltı’na zaman zaman gidermiş, gençlerin bira kutularını toplar onları satarak bütçesine katkı sağlarmış. Eşinin emekli aylığı ile birlikte ayda 1100 YTL alıyorlarmış. “Bu da takviye oluyor” diye hüzünlü söylendi. Eşi şeker hastası imiş, fakat perhizine hiç dikkat etmiyormuş. “Şimdi bayram için çocuklara bir tencere yaprak sarması yaptı” diyerek konuşmasına devam etti “üç çocuğum yarın dokuz torunum ile bize gelirler, bayramıma bayram katarlar. Oğlum ile gelinimi çok severim, Her cumartesi bizde olurlar, bizde her Çarşamba onlara gideriz. Gelinim öksüzdür, onu da öz evladım gibi severim. Fakat damatlarım biraz huysuz, öyle kabul ettim, değiştirmek mümkün değil, idare edip gidiyoruz” diye sözlerini noktaladı. Ben de bu mutlu konuşmaları günlüğüme aldım. Hani bazen günlük olaylara, geçim derdimize yandığımız olur ya; başkalarını dinleyip, farklı yaşam öykülerini duyunca, insan daha farklı olur, ülkemizde emeklinin durumuna da günlüğümde bu şekilde dikkat çekmek istedim. Honere De Balzac’ın; “Ayakkabılarım olmadığı için üzülürdüm. Ta ki sokakta ayakları olmayan adamı görene kadar.” diye söyleyişinin ne kadar haklı olduğunu bugün bir daha anladım. Fakat oğlu ve gelini ile mutlu yapısını İsmet Beyden duydum. Dokuz torununun bayramına bayram katacağına çok sevindim. Gelinini öz kızı gibi sevdiği için de İsmet Beyi kutladım. Hasan OKURSOY



bottom of page