GÜNLÜĞÜM;
- 22 Haz 2022
- 2 dakikada okunur
3 Ekim 1999 Pazar;
Bir zamanlar öğretmen okulunda okuduğum Rize İli’nin Ayder yaylasına bugün gitmek için hazırlandık. Bu yaylaya ikinci kez gideceğim. Karadeniz yeşildir, Rize İli daha yeşildir, yeşilin bütün tonları burada mevcuttur. Ardeşen’e varmadan Fırtına deresinin yollarına otomobilimiz dalınca; tatlı duygulara daldım, rutubetin yavaş yavaş azaldığını vücudumdaki sıcaklığın, yapışkanlığın kaybolduğunu hissettim.
Yamaçlar; gürgen, kızılağaç, şimşir, kestane ve sarıçamlarla dolu. Sonbaharın izlerini bu ağaçlarda ve yapraklarında bu mevsimde daha iyi gördüm.
Fırtına deresine “hala deresi” de deniyormuş. Çok can aldığı söyleniyor. Kadın ve genç kızların başlarına puşi ve şifon örttüklerini gördüm, burada yaşayanlara mahsus bir giyim tarzı, genellikle Çamlıhemşin diğer bir deyişle Laz bayan giyimi.
Asıl Laz nüfusun, Pazar’dan başlayıp Ardeşen Fındıklı ve Hopa’yı da içine aldığı söyleniyor.
Fırtına deresi vadisi, Ayder yaylasına kadar çok güzel. Derede her iki tarafa geçişleri sağlayan eski köprüler var. Hiç demir kullanılmamış taşları şakuli durmasından yararlanarak
yapılmış köprüler belki (200-250) yılık. Ayrıca, köprülerin olmadığı yerlerde de vargel denilen demir teller üzerindeki ufak kasalarla ihtiyaçların bir yamaçtan diğer yamaca ulaştırıldığını gördük.
İl Milli Eğitim Müdürü güzel bir “Temel Fıkrası” anlattı. Askerde Temel’in “Rize’yi ütülesen Konya’yı geçer” deyişine hepimiz güldük.
Ayder yaylası tüm güzelliği ve haşmeti ile gözlerimizde. Çay içtiğimiz yerde bir ağacın toprağa nasıl kök saldığını gördüm, açıkta kalan kökleri ise düşündürdü beni. Başarıda sevgide, devlet olmada, kök salmada bir ağaç gibi güzel ve devamlı olmak bu olmalı dedim.
Ben 1996 yılında da Ayder yaylasına gelmiştim. O zamandan bu güne çok değişiklik olmuş. Özel idarenin kaplıca tesisleri bitirilmiş yolların yapımı planlanmış, yeni yeni yapılar mevcut. Bu yapıların dışının tahta ile çevrilmesi şartı getirilmiş.
Kaplıca ilan panosunda; Pakize Sarı isimli bir şairin şu dörtlüğünü görmemek mümkün değil.
“Kışın karla kaplı her tarafın beyaz
Hele birde görsen ilkbahar yaz
Çiçekler açar mor gül beyaz
Tadına doyulmaz
Görsen Ayder’i”
İşte Ayder yaylası bu şiir gibi güzel mi güzel.
Dönüşümüzde Ardeşen ile Çamlı Hemşin ortasında bulunan fırtına deresi kıyısındaki “Osmanlı Dinlenme Tesisleri’nde öğle yemeği yedik.
Tesisin sahibi Yusuf Çavuşoğlu çok sıcak anlatımları ile güldürdü bizi. Tesisin yanında “Timisvat Osmanlı Taşkemer Köprüsü” var. Bu köprüden geçip karşı kıyıya vardım geldim. Yusuf Çavuşoğlu (105) yaşında ölen annesinden duyduklarını anlattı. Bu köprü (200-250) yıllık imiş. Daha önceden yapılan köprüler düşman eline geçmesin diye Osmanlı komutanları tarafından yıktırılmış. Ali ismindeki usta bu köprüyü sonradan yapmış. Eski köprünün ayaklarının oturduğu duvar hale duruyor.
Yemekte buranın yöresel yemeği olan “Mıhlama” ile “Turşu kavurması ve alabalık” yedik. Bir de üstüne laz böreği dedikleri tatlı ile yemeğimizi bitirdik. Mıhlama; Tereyağı, Mısır Unu, Özel bir peynir ve süt ile yapılıyormuş. Ağır bir yemek olsa bile hoşumuza gitti. Mısır ekmeği de lezzetli idi.
Osmanlı Tesisleri’nde; Yusuf Çavuşoğlu’na “Bilmeyerek yaptık tuttu” dediği, “Osmanlı Tesisleri l00 metre geride kaldı” levhasının televizyonlara konu olmasını yeniden anlattırdık ve hep birlikte güldük.
İlköğretim Müfettişleri Başkanı (5l4) İlkokuldan (220) sinde eğitim-öğretimin devam ettiğini diğerlerinin atıl vaziyette kaldığını söyleyince karşıda boş duran okula baktık yine plansızlığımıza ve giden kayıplarımıza üzüldük.
Hasan OKURSOY
