top of page

15. YÜZYIL KIRAHATHANESİ

  • 14 Eyl 2022
  • 5 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 19 Eyl 2022

Ahmet Oktay’ı daha önceki yazılarımda tanıttım ve şiirlerini paylaştım. Şairin yaşamını incelerken, şairin dünya ve düşünce yapısının, şiir, edebiyat ile olan ilişkisinin 15. Yüzyıl Kıraathanesinde oluştuğunu değerlendirdim.

Ben de bu konuda ayrı bir yazı yazmak istedim.

Ahmet Oktay, Ahmet Arif’in şiiri üzerine eleştirel bir çalışma yapmış, bu çalışma sonucunda da “Karanfil ve Pranga” isimli kitabını yazmış, bu kitabın sunuş yazısında ise bu konuyu doğrulamış. (1)

Yazısında belirttiğine göre; 1930 genç kuşağının şairi Ahmet Arif’i ilk tanıyan Yılmaz Gruda’dan sonra kendisi olmuş.

Ahmet Arif’in “Hasretinden Prangalar Eskittim” şiir kitabı ilk defa 1968’de basılmış.

Kitap basılmadan önce de kitaptaki şiirlerin büyük bir kısmını, Ahmet Oktay ve arkadaşları ezberlemiş.

Soyadı Arkon olan Yılmaz Gruda 1948 yılında Ankara Ticaret Lisesinde okuyormuş.

Ticaret Lisesi’nin arkasında bulunan 15. Yüzyıl Kıraathanesinde, Şevki Akşit, Enver Gökçe, Özer Sağmak ve Ahmet Arif ile buluşurlarmış. Ahmet Arif’i de orada tanımış. Anlattığına göre bu grup dünya görüşlerinin biçimlenmesinde ve sanat anlayışlarının gelişmesinde etkin olmuş.

Daha sonra da Kızılay’daki sergen kıraathanesine toplanmaya başlamışlar.

Ticaret Lisesinde okuyan Yılmaz Gruda Ahmet Oktay’dan iki yaş büyükmüş. İkisi de şiir ve edebiyata düşkün imişler. Ahmet Oktay Yılmaz Gruda’nın peşine önce Ulus civarındaki İstanbul Pastanesinde daha sonra da 15. Yüzyıl Kıraathanesinde takılmaya başlamış. Yılmaz Gruda’nın getirdiği eserleri okuyarak yenilikçi akımlarla tanışmış.

Daha sonraları bu ortama İlhan Berk, Mehmet Kemal, Arif Damar da katılmış. Ahmet Oktay o sıralarda Nazım Hikmet’in pelür kağıtlara yazılmış şiirleriyle de tanışarak başka bir şiirin de var olduğunu anlamış. Yalnız şiir anlayışı değil, sosyal ve siyasi olaylara bakışı da değişmiş. Solcu bir çevrenin içinde olduğunun farkında olsa bile bu ortamdan ayrılmak istememiş.

Fakat 1950 yılında komünist parti ile ilişkili olanlar tutuklanınca mecburen bu çevreden uzaklaşmış. Atatürk Lisesinin birinci sınıfından ikinci sınıfına bir türlü geçememiş. Babası, onu Bursa Erkek Lisesine yatılı olarak verince, 15. Yüzyıl Kıraathanesi çevresindeki siyasi ve kültürel hayatı sona ermiş.

Fakat Bursa Erkek Lisesinde de başarısızlığı devam etmiş, ortam ona çok sıkıcı gelmiş. 1951 Komünist Parti tutuklamalarından sonra bu sıkıntıya bir de tutuklanma endişesi eklenmiş.

Atatürk Lisesinde okurken “Simavne Kadısı, Şeyh Bedreddin Destanı, 835 Satır gibi eserleri okuldaki arkadaşlarına dağıttığı okul yönetimince fark edildiğinde disiplin kurulunca uyarıldığından, Bursa siyasi polisi tarafından da takip ediliyormuş. Atatürk Lisesinden gelen bir ihbarın buna sebep olduğu söylenmekteymiş.

Bursa Erkek Lisesi idaresi de babasını okula çağırıp, durumu açıklamış. Babasının sert çıkması nedeniyle de kovulmaktan kurtulmuş. Bu durum derslerine etki etmiş, Cebir, Geometri, Biyoloji ve Kimya derslerinden kalmış. Coğrafya dersinden ise öğretmenler kurulu kararı ile geçmiş. Edebiyat ve Resim derslerinden yüksek not alırmış. Bir yıl okuduğu okulda yıl sonu bütünleme sınavlarına gitmemiş ve okuldan ayrılmış. (2)

O yıllardaki sıkıntıları, “Şiirimizde Ahmetler Vardı” ve “Kürt’ün Meyhanesinde Başlayan Alınyazısı” yazılarında, Mehmet Kemal da anlatmış. (3)

Bir Dağı Aşmadan Önce başlıklı yazısında; Mehmet Kemal özgeçmişini aktarırken öğrencilik yıllarında başına gelenleri aktararak “Biz devleti yönetenlerden hep korktuk. Hatta bizim kuşak bir korku kuşağıdır. Öğretmenden, babalarımızdan, devleti yönetenlerden korkardık. Nedense her şeyi korkuyla çözümleyen çemberin içine sıkışmıştık.” Diye hep korktuklarını dile getirmiş. (4)

Ahmet Oktay, Lise 1’den ayrılmasına rağmen kendi kendini yetiştirmiş. Gazeteciliği ve TRT’de uzun yıllar haber müdürlüğü yapması onun yetişmesinde ve şiirlerinde bir farklılık yaratmış. Yaşamda edindiği izlenimler ve okudukları yetişmesinde etkin olmuş.

1933 yılında Ankara’da doğan şairin dedesi emekli çarkçı yüzbaşısı imiş, babası Yusuf Kemal Bey, annesi Havva Hayriye hanımmış. Ailenin en büyük oğlu Ahmet Oktay’mış. Soyadı Börtecene olmasına rağmen, Ahmet Oktay ismi ile anılmış. Aile önce İzmir’de daha sonra da babasının Bez fabrikası Muhasebe müdürlüğüne atanması ile bir yıl da Malatya’da kalmış. Sonra Ankara’ya gelerek 18 yıllık Ankara serüveni başlamış.

83 yıllık ömründe elliden fazla eser yazan şair, gazeteci, yazarlığın yanında iyi bir eş ve baba olmuş. 3 Mart 2016 tarihinde yaşama veda eden şairin, Deniz isminde bir de oğlu varmış.

Elli yılı aşan yazarlığında Ahmet Oktay şair olarak anılmış. Elliyi aşkın kitaplarının içinde on dört şiir kitabı yer almış. Toplumcu bakış açısı şiirlerinde hâkim olan şairin şiirlerindeki cümle yapısı, imge durumu ikinci yeni içinde olduğunu ortaya koymuş. Şiirlerinde arı Türkçeyi kullanmış.

Ortaokul yıllarından itibaren şiir ve edebiyata ilgi duyan Ahmet Oktay Bey, 15. Yüzyıl Kıraathanesinde şairlerle birlikteliği ve sol ortamla tanışmasını Mehmet Yılmaz Doktora tezinde de dile getirmiş. Bu kıraathanede sürekli toplandıkları, edebi, siyasi felsefi konuşmaların, tartışmaların yapıldığı bu mekânda, şiir, edebiyat ve siyasi düşüncesi şekillenmiş.

“İlk edebi çevrem Marksist eğilimliydi” diye anlattığı bu tezde de belirtilmiş. (5)

Ahmet Arif ve çevresini tanıdığında 15 yaşındaymış, “İlk şiirlerimin biçimlenmesinde Ahmet Arif’in daha çok etkisinde kaldım.” Diye söylermiş

15.Yıl Kıraathanesindeki edebiyat çevresi 1951 TKP tutuklamaları neticesinde dağılmış.

Ahmet Arif ile dostlukları uzun yıllar sürmüş. Ahmet Arif’in şiirlerine eleştirel bir yaklaşım sergileyince, Ahmet Arif buna tepki vermiş ve Ahmet Oktay’ın yazmış olduğu bu kitap kırgınlığa neden olmuş. (6)

İlhan Berk de bir akşam Ahmet Oktay’ın şiirinden dize çalmış. Buna Ahmet Oktay kızmış. Fakat ilhan Berk “bazen şairler, şiirlerden bir iki dize çalarlar” Diye cevap vermiş.

Ahmet Oktay’ın şiirleri ile ilgili ne söyleyebilirim. Mehmet Yılmaz bu konuda doktora tezinde yeterince bilgi vermiş. Bilgilenmek isteyenler bu tezi okuyabilirler.

Şair içinden geldiği gibi hislerini dizelere aktarmış. Yani bir dönem şiirlerinde lirizm hakimmiş.

Şiirlerinde aşk temasına fazla yer vermemiş. Fakat yaşı altmışı geçince gençliğini de anımsamaktan uzak durmamış, o günlere özlem duyan şiirler yazmış.

Şiirlerinin genelinde ölüm teması da yer almış. İlk şiirlerinden itibaren yalnızlık teması şiirlerinde kendini göstermiş.

Tezde yer alan bilgilere göre şair doğaya yer verirken, resme de yakın durmuş.

“Ortaokul yıllarından itibaren resimle ilgilenmiş, ressam olmamasına rağmen sanat çevresini şairlerin yanı sıra ressamlar da oluşturmuş, eşinin ressam olması resimle daha çok ilgilenmesini ortaya çıkarmış. Resim yazıları, onun şiirine de yansımış.” (6)

Şair hemen hemen tüm şiirlerini serbest nazım biçimi ile yazmış.

Ahmet Oktay, şiirlerinde genelde kar, kış ve deniz kelimelerini fazla kullanmış. Bunun da nedenini Mehmet Yılmaz “Oktay, ilgi alanı oldukça geniş bir yazardır. Yayımladığı 14 şiir kitabı ile birlikte toplan 56 eser yazmıştır. Edebiyat meselelerinin dışında popüler kültürden magazine, tarihten felsefeye, siyaset kuramlarından ekonomiye birçok dalla ilgilenmiş ve bu alanlarda geniş okumalar, derinlemesine araştırmalar yapmıştır. Onun farklı bilim, kültür ve sanat meseleleri ile ilgilenmesi şiirini beslemiştir. Özellikle kelime dağarcığının geniş olması bunu kanıtlar.” Diye bu durumu doktora tezinde açıklamış. (7)

“Sığınak” şiirindeki bir imgesine de dikkat çekmiş.

“Kaçıp sana saklanıyorum akşam oldumu

Sen dokununca mı denizleşiyor masa

Senin avcıların mı çok hayvanları kovalayan

Sıkıntımın ormanında”

Mehmet Bey “Dokununca masanın denize dönüşmesini” zengin çağrışımlar içeren, şaşırtıcı bir imge olarak değerlendirmiş. (8)

Yukarıda belirttiğim gibi şairin şiirlerine yönelik diğer değerlendirmeleri öğretmen isteyenler ilgili tezi okuyabilirler.

Mehmet Yılmaz, Ahmet Oktay yazarlık yaşamında kendini şair olarak görmüş ve böyle bilinmesini istemiş.

Ülkü Tamer de Ahmet Oktay’ın “…nice yıldır koruduğu gazeteci, denemeci, eleştirmen, araştırmacı kimliğine karşın hep şair olarak öne çıktığını” Vurgulamış. (9)

Ahmet Oktay, gençlik ve yaşlılık döneminde Marksizm’e inanmış ve savunmuş. Gerek şiirlerinde ve diğer siyasi yazılarında siyasi ve sosyal konulara ağırlık vermiş.


Hasan OKURSOY

14 Eylül 2022

Yelki


Kaynak;

1. Ahmet Oktay, Karanfil ve Pranga Sunuş yazısı, Metis Yayınları s. (7-12)

2. Mehmet Yılmaz, Ahmet Oktay’ın hayatı, sanat anlayışı ve şiiri üzerine bir inceleme,

Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı 2013.

3. Mehmet Kamal, Acılı Kuşak, Çağdaş Yayınları, Aralık-1977, s. (64-71,236-254)

4. Age. s. 275

5. Mehmet Yılmaz, Ahmet Oktay’ın hayatı, sanat anlayışı ve şiiri üzerine bir inceleme,

Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı 2013, s.283.

6. Age. s. 371.

7. Age. s. 526.

8. Age. s.584.

9. Ülkü Tamer, Pek çok alanda kalem oynattı ama daima şair olarak kaldı, 14.3.2004

tarihli Milliyet Gazetesi.

Not; Resim, Tekin Deniz'den alınmıştır.



bottom of page